Wednesday, March 29, 2006

geçen sefer güneş tutulması sırasında maxi silivri nin otoparkındaydım. yanımda alakasız bir arkadaşla "hah tutuldu lan tamam işte, yürü gidip filme yetişelim" mantığıyla dikilmekteydim.

şimdiyse kalbimden taşan kocaman sevgiyle buradayım ben, birin/bütünün/döngünün/değişimin/enerjinin tamamlayıcılığını benliğimde hissederek kendimi evrene, evreni kendime akıtarak buradayım. evet daha çok farkındayım, evet daha özüme yakınım.

şükürler olsun.

-c sınavına da güneş çalışsa aslında :) -

Wednesday, March 22, 2006

kendimi yarın saat 13.00 de sevgiye açacağımdır. tam o dakika üzerime üşüşmek isteyenlere duyurulur.

-gün belirtmiş olanlar: kendinizi sevgiye açıp konsantre olabileceğiniz bir zaman aralığı belirtin ki o anda yollayacağımız sevginin üzerinize "yağmasına" niyet edelim, mannak olsun :)

gün belirtmemiş olanlar: e aaaa-

-theis ın mathe ve fizik derslerini özledim ben. sevgi böcüğü olmak böyle bir şey demek. kendime şaşmaktayım :) -

Tuesday, March 21, 2006

melahat akın (78) zonguldak
felç (6 sene kadar önce, iki üç kez tekrarlamış, beyinde pıhtılar oluşmuş, önce konuşma yetisi, sonra hareket yetisi körelmeye başlamış)
depresyon (ilgilenen bakıcı bir sürenin ardından ayrılınca gerileme yaşamış, son dönemlerde hiç çaba harcamıyor, ilaçlarını almak istemiyor, kendisine bir akrabası bakıyor)

beraber çalıştığınız insanlara, gruplara iletirsiniz süper olur, üye olduğum mail gruplarına da atacağımdır ben. söz konusu kişi müzikal topluluğundan cici bir insan ceyda nın anneannesi olmakta. kendisi de yakın zamanda reiki camiasına adım atacak :)
-------------------------
"sevgiyi içinde hisset(tir)" sloganıyla özetleyebileceğimiz, en kısa zamanda başlayacak olan çalışmamızda son durum şöyle:

alp e pazartesi günleri
burcu ya salı günleri
özgül e çarşamba günleri -ki bence cmt seçmeliydi ayda bir calculus a denk gelirdi de sabahları sunav öncesi yurdun muhtelif yerlerinde bayılmazdı :) -
ben-deniz-e de perşembe günleri

pamuk eller cebe türünün enerji kanalları fora versiyonundan en kocaman sevgilerinizi yolluyorsunuz. methodoligy -nasıl yollanır lan sevgi??- konusunda soruları olan yok henüz, açıklama yapmadım o yüzden, ki erkin sanırım reiki yollayacağımız sanıyor hala. açık açık sorun açık açık yanıtlayalım :)

ışıl -nerelerdesin yahu senn??-, burak -elini çabuk tutmak-, ve erkinn -nedense içimde sona kalacağın gibi bir his var :)- bir an evvel günlerinizi seçin ki bu hafta cuma günü yollayacağım adam belli olsun. (YANİ bugün burcu ya yollamak suretiyle ben çalışmaya başlıyorum, cuma cumartesi, pazar günleri de 2 güne kadar dolmazsa fiz106 çalışırken elimden geldiğince 3 günü belli olmayana birden yollarım.)

hepimize sevgi

-yazın içerik bakımından tamamına ersin yorumu öyle yaparız alpcim, kocaman sevgi akacak sana pzt!! :)-

Monday, March 20, 2006

seviyorum...
"siz ciyak ciyak bağırıp yurt koridorlarında temiz çamaşırları askılardan düşürüp havluların içinde yuvarlanan kediler, cicisiniz!" inanarak, hissederek ve -evet Sezen aynen böyle-->- pespembe düşündüm bunu...:)
mutluyum çünkü mutluyum. daha büyük bir neden? yaşadığımı tekrar farkettim de; zevk almayı, hayatın bulmacalardan ibaret küçük bir oyun olduğunu, çözülmeyi bekleyen, ve bekletmemem gereken. Tanrı'nın sevgisi ve Tanrı sevgisiyle boyarken beni ve diğer beni ve karşımdaki beni veya yoldan geçen bir diğerini; "Bir" uzanıyor ellerimden tutmak üzere.
Sezen bilir, şu bir iki haftalık "sevgi kelebee" hallerim için iyi bir çalışma olacak bu:). herkese de uygunsa bana çarşamba uyar.
-eheh hadi sevin beni tanımadan etmeden belki de "kötü" yüm ben!? iyi deneyim sizler için :)-
görüşmek üzere,

özgül

hosgeldiniz alp ve erkin...

biliyorum cok ruhsuz olcak ama sadece gun meselesinden bahsedecegim...

sali gunleri bana uygun... turkiye-almanya-avusturya ucgenindeki arkadaslar cok kolay ortak saat yakalayabilirler ki muhtemelen aksam saatleri olur bu dersler yuzunden falan. alp'in bize uymasi cok zor gibi gorunuyor, yine kendi tercih edecegi bir sey ama "su zaman araligi" diye ya da ona benzer bir sekilde niyet edebilir...

her neyse,

ii bakin kendinize..

erkiinnciim hoşgeldin.
özgül nam-ı diğer mordefter okumuş dün yazanları, cevap yazmaya korkmuş senin yüzünden :P çok pis el koyar, artık yazmaya açarım blog u çabuk ol bakayım.

olay şudur ki, bir çalışma lafıdır gitti, alp hala bir iki kelime edemedi, ve burcu yazacağımdır da yazacağımdır deyip durdu. fekat bok mööndisleri olarak özgülle sınavlarımız başlamıştır, çalışmamız gerekmektedir. ve ben 2-3 gün içinde çalışma planı kesinleşsin ki, sınavlar sırasında ikide bir ne demişler??, dememişlerse çabukk desinler!! demek zorunda kalmayayım diyorum.

fikrim şudur, ki bazılarınız çoktan bilmekte: herkes haftanın bir gününü seçsin -evet artık 7 kişiyiz- ve diğerleri de o gün ona kendilerine uygun saatlerde reiki yollasın, alp de kendini az çok tr-alm-viyana saatine göre ayarlasın. onaylamanız koşulunda ben perşembe gününü seçmek istemekteyim.

bi de dün ayça' nın 8 saatlerinde oha-çüş çalışmasına gidemedim, içimde kaldı. üzüldüm, ama sonra akşam yine zıpır oldum, gittim bugüne kadar oda arkadaşlığı yaptığım ve henüz eşyalarına hasar vermediğim tek kişi olan yeni sinem in -iki sinem varr- tabağını mikrodalgada patlattım! cam tabak mikrodalgada niye patlıyor lann? desem enerji seviyesimiz düşmez umarım ki :) -mikrodalgada yemek yapmak kötü bir şeydir, yemeklerin besin değeri düşer falan filan, zaten çük kadar odada buzdolabıyla yaşıyorum, nasıl arınacağım be benn?!-

-erkin senden yüz buldum laubali oldum bak, cık cık, ayarımı bozdun. bi de benim fizik sınavım var ve ben ilk kez sevine sevine fizik çalışıyorum, olleyy -h siz --

herkesi çok öpüyorum, kocaman seviyorum. haberlerinizi de bekliyorum.

Thursday, March 16, 2006

ışıl ışıl bir burak okudum. kelimeler, imajlar, anlamlar karıştı birbirine.

dün birle bütündüm ben. gece, uyumam gerekirken, yorgunken, pestilim çıkmışken, işlerim yetişmemiş, aklımda planlar uçuşurken. yanımda var olanlara tutunmadan, onları basamak kullanmadan, kendi yarattığım o parlak merdivenle yukarı sevgiye tırmandım. sevgi çektim içime, sevgi yaydım nefesimde. oluverdi. bilinçle. isteyerek bilerek. anda var olan tüm tanımların, düşmanlıkların, egonun benden uzak, benimle bağlantısız, dışarıdan etkilerle, sözlerle, dürtüklemelerle oluşturulmuş tüm kabuklarım gibi cansız, hareketsiz, durağan olduğunu bildiğim kadar yaşayabildiğim bir an. kafamı kaldırıp gökyüzüne bakınca bulutları gördüğümde, güzel bir şarkı dinlediğimde, bu sayfayı açıp sizin kelimelerinizle karşılaştığımda, bir senaryoya aşık olduğumda, morun en güzel halini turuncuyla el ele gördüğümde... hepsinde tek tek yaşadığım, dibe çekilirken, etkilere en açıkken aklıma getirip tekrar bütüne varayım diye hepsinde tek tek beynime kazıdığım o sonsuz çoşku. parlayan bir yıldız olmak. bütünde ve bütünle. her türlü günlük kaygıdan, her türlü itip kakmadan öte. saf, tertemiz.

günün içinde o kadar fazla anda var ki, nedir diye sormadım hiç. belki de var olduğumdan beri tek bildiğim şey sevgi/tanrı.

kendimi tanımlamaya, eksiğimi gediğimi ortaya koymaya, nereye geldim, nereye kadar gitmeliyim daha demeye harcadım senelerimi. kelimelerde özgürleşeyim diye uğraştım, türlü türlü hedeflere odaklanıp imajlara, kalıplara, iyi-doğru-güzel olana yaklaşmaya çabalarken harcadım tüm enerjimi. devamlı bir devinim, devamlı bir uğraş. devamlı bir kanıtlama, devamlı bir anlatma, devamlı bir açıklama. kendime, ona, buna, herkese yönelik yaşadım.

artık bitme zamanı geldi, tüm bu kısıtlı var oluş en temelinden sarsılıyor şimdi. ne neydi, kimdi? kendime hayatı açıklamayı, doğruyu-gerçeği aramayı bırakıyorum artık. 5 sene geçti aradan incik cıncık ayrıntılarda yüzerken ben. artık oluyorum ben, anda. geçmişi kafamda sayfa sayfa karıştırmayı bıraktığım anda çözülmüştü her şey, şimdi de bildiğim/farkında olduğum tüm eksikleri kafamdan silerek başlıyorum. yoklar. artık benimle bir ilgileri yok. anda aklımda tekrar yarattığım tek şey sevgi. öfke, nefret mi bulaştı üzerime, kıskandım mı, kırıldım mı, yansıtmadan kendi içime dönerek nereden çıktı bulup o anda orada "bir git!" diyerek yaratmaya odaklanıyorum artık. ve tanrıyla bir olmaya, onunla yaratmaya, onunla hissetmeye.

ilk kez bedenlendiğimizde ego yoktu, korktu yoktu, endişe, öfke, şimdi etimiz kemiğimiz sandığımız hiçbir şey yoktu. o zaman yarın uyandığımda da olmayacak. bir ilüzyonsa bu yarattıkça gözümüzü kör eden, canlanan, dirilen ve her yeri saran. yarın gözlerimi açtığımda üzerine üfleyince altından çıkan ışığı göreceğim. yarın uyandığımda, bu gece uykumda kendimi açtığım tüm çalışmalarla arınıp bire ve üst benliğime dokunduktan sonra dünyada bedenime kavuştuğumda, ışık olacağım sozsuzca. bir yerlerde takıldım düştüm mü, taşa, toprağa kızdığımı fark edip kalkacağım yine.

2 hafta geçti ilk adımı atalı, buraya yaptığım çağrı en somut yanıydı. hayatın her anında eski yarattığım kimliğimden, eskiden doğru sandığım, tek yol/tek çözüm gördüğüm tüm planlardan arınıyorum şimdi. sezen böyle yapardı ama artık sezen bütünde erimeye başladı, bütün nasıl davranırdı, düşün ve uygula.

somut değerlendirmelere takılmıyorum bu ara. o yüzden belki karışıyor kelimeleriniz birbirine, o yüzden tam içimde hissedemiyorum anlamlarınızı. bir yol seçtim yepyeni, düşünce düşüvermiyorum. düşünce canım acıyor kalkayım ayağa hemen diye. eski çözümlerime başvurmuyorum hemen, düşünüyorum bütüne yansıtmadan, silip yok edip tekrar başlamalıyım, şimdi diyorum. bazen eski kalıplarıma takılıyorum, ama takıldığım anda biliyorum benden uzağa kaçtığımı. anda fark ediyorum. fark edişler hızlandı, pratiğe dökmeler engellere takıla takıla olgunlaşıyor. birini yensem, ertesi gün diğeri karşıma çıkıyor. her an bir engel atlama, her an biraz daha akma.

sevgiye yönel, onu içinde hisset. yöntemlere takılma, sadece sevgide titreşmeye cesaret et. yanında kimseyi götürme isteği duymadan, somut bir beklentin olmadan, sadece var olmanın tek anlamının sevgide olmak olduğunu anlayarak, dünyanın tanrının kendi kendini deneyimlemesi için kurulduğunu bilerek, içinden gelenin bazen egondan, bazen içindeki bilgeden geldiğini bilip artık ikisini kesin çizgilerle ayırt ederek, ama hata yapmaktan korkmadan, korkunun hiçbir türüne, cinsine takılmadan, yolumdan ayırmaya, yavaşlatmaya kalkışan tüm kalıpları, endişeleri bırakarak ve kesinlikle ve kesinlikle öfkeni, üzüntünü, düşüşünü, sana yansıtılana, sana yaşatılana ayna olmadan, karşılığında sadece sevgiyi hissederek, yansıtanın da yaşatının da içindeki tortular olduğunu bilerek ve sana bunu gösterdiklerine teşekkür ederek.

ne geliyorsa yazdım aklıma. yine burnumun üzerinde aynı ağırlık. her enerjim yükseldiğinde, her yanımdaki destekleri hatırladığımda artık fiziksel olarak huhu yapan, bazen paniklediğim, bazen sevinçten gözlerimi yaşartan o derinden gelen destek. sağ ol olduğun için.


-------------

yazdıklarım ne kadar doğru bilmiyorum, ne kadar cevap hiç bilmiyorum. ne kadar özümü yansıttım hiçbir fikrim yok. ama ben sevgiyi ve birliği anda ve sonsuzda kolaylıkla ve huzurla deneyimlemeye açıyorum kendimi. her an, her dakika. gerekli tüm çalışmalar, uyumlamalar, yol göstericiler ben tek tek adım atmadan beni buluyor, bende istek ve özümle bir olma dürtüsü bu kadar her anımda hatırladığım oldukça gerisi geliyor. arada hayattan çekilip tekniklerle, bilgilerle, ritüellerle kendimi arındırma çalışmalarım da devam ediyor. uygulayabildiğimi, beni ışıldamaya götüren her yol benim.

-------------

kocaman sevgi yaydım hepinizie dün, şimdi gözlerim dolu dolu aynı sevgiyi iletiyorum bu kelimelerde. okuyunca içinize bendeki çoşku taşsın, benimle bir atsın kalbiniz ve bulutların üzerinde birkaç saniye olsun koşturalım diye. ve bedenimize geri döndüğümüzde gözlerimizde sevgi ışıldasın, kalbimiz özüyle bir atsın diye. sizi kocaman seviyorum, kendimle ve bütünle bir.

-------------

geceleri çalışmak bana da en uygunu, özellikle odadakiler yattıktan sonra birle bağlantıda olmak daha kesintisizleştiği için. gün ve kişi kararlaştırana kadar, içimde sevgiyi bütünüyle hissettiğim her an kocaman paylaşıyorum sizinle. umarım hepimiz en kısa zamanda tek yürek atmaya başlarız sevgiyle yücelttiğimiz anlarda.

Monday, March 13, 2006

uzun aradan sonra tekrar..
ilk kararları verdikten sonra kocaman dalgalanmalar başladı. bu sefer bilinçli bir dibe ayağını vurup yükselme içerse de, hedefler büyük olunca değişim de köklü olmayı hedefleyiveriyor kendiliğinden. haliyle eskiye tutundukça, eski çözümleri, eski bakışaçılarını yinelemek isteyince ayağı kayıp düşüyor insan. işte tam da bu hallerdeyim sanırım.

herkesin gönülden desteklemesi ve canla başla çalışmaya hazır olması.. hepiniz içimde ayrı bir parça, hepinize sevgim oluk oluk :) şükürler olsun ki beraberce var olabilmeyi deneyimliyoruz bu hayatta.

gecenin bir vakti zihnimde yanan ışığın etkisiyle ilk çalışma önerimi sunuyorum size. birkaçınıza bahsettiğimde onayladığınızı gördükten sonra mesajı yazmak için daha fazla durmanın bir anlamı olmadığına karar verdim.

ayça nın son kitabını yeni bitirdim ve orada deneyimle sabit gözledikleri sevgiyi derinden ve yoğun bir şekilde hissedenler tüm çalışmalarında mucizevi bir ivmelenme yaşıyorlar. o duyguyu her ana yaymak için daha büyük bir azimle çalışıyorlar ve 3 günde bazılarının 5 senelik çalışmayla yakaladığı açılmayı deneyimleyiverenler var.

bu açıdan haftada belli bir gün, belli bir saati kararlaştırıp -ki özellikle alp e de uydurmamız zor olacağından bunu şu gün şu saatte yerine ulaşacak şekilde gibi bir kalıp kullanarak da yapabiliriz ama başlangıçta somut bir anda beraberlik de deneyimlesek etkiyi daha da yoğunlaştırır sanırım.- yine aramızdan belli bir kişiye koccamann sevgi yollayacağız. amaç yollananın kendini sevgiye açmayı, sevgiyi almayı öğrenmesi. ki ne kadar zaten yapabildiğimizi sansak da vermeye daha eğilimli olduğumuz bir gerçek. yollayanlar da enerjilerini yükseltip sevgide titreşmeyi deneyimleyerek sevgiyi yayma, paylaşma yetilerini geliştirecekler.

teknik anlamda pembe ışık olarak görselleştiriyoruz burcu, özgül, ben sevgi enerjisini. ışıl, alp, burak, sizin de alıştığınız bir çalışma tarzı vardır herhalde. yoksa renk/ışık olarak görselleştirmeyi daha ayrıntılı anlatırım zaten. ama tekniğe takılmamak en önemlisi tabii :)

benden bu kadar efem.
öperim hepinizi

Thursday, March 09, 2006

titreşim
Tanrı beni deniyor... "İstiyor musun istemiyor musun?". "peki" diyorum ve başlıyorum; haberim olduğunda çoktan yola çıkmıştım, istediğim için, kurtulmak için, ve aydınlanmak için. Tanrımın sunumu üzerine, "biz"e doğru, salt huzura, sevgiyle.
Herkese merhaba, şimdiden teşekkürler:)
Özgül

Sunday, March 05, 2006

dengedeydim aslinda tek ayagimin uzerinde... kosturmaktan, dusunmekten, sorulara soru uretmekten, belirsizligin icinde belirsiz kalmaktan yorulmustum ama "mutluydum" aliskanligin getirdigi guvende.. degisim neydi ki varolanda? ya da degisim ne olmaliydi sebepsizlikte? 17 yili anlatamam uzun uzun... zaten bilinmesi gereken biliniyor... farkindalik kelimesiyle karsima cikan ilk insan tepkimi biliyor iste bos bakan gozler anlamdirmak icin caba harcamadi karsindakinin var gucuyle anlattiklarini... simdi olsa yine cabayi gosterir miydi bilemem ama o an'da karsilikli olusumuz kutlandi herkesce. anlasmalar ne zaman yapilmisti, kontratlar ne zaman imzalanmisti; belki yuz yillar once belki simdinin az uzaginda bir yol ayriminin hemen basinda...

ama simdi biliyorum ki 'daha dusuk bir farkindaliga asla donulemeyecegi fiziksel ve degismez kuraldir.' basta her ogrendigimi sindirirken, her anlatilani can kulagi ile dinlerken sonrasinda iki farkli frekansta titresti butun hucrelerim.. bir panik haliydi vucudumdaki ve ruhumdaki... ikili titresim duzeyinde uzun sure varolmam imkansizdi. kaybolmaktan korktum, kendime verdigim sozleri tutamamaktan korktum. uzak kalmak istedim yeni benligimden. degisim zordu, sorumluluk istiyordu, an'i gerektiyordu, bilgi lazimdi, gercekten sapmamak gerekiyordu ve yaninda sonsuz bir hosgoru... bedeni ve ruhu temizleyip ozen gostermek gerekiyordu.. gecmisi olmasi gereken kabul edip her aciyi, her kalp kirikligini sevgile yargilanmadan kabullenmek gerekiyordu. ve evet, sevgi istiyordu... insanlari, kendini, her varligi oldugu gibi, karsiliksiz, varolus nedenlerini bilerek, amaclarina saygi gosterek, yargilamayarak oyle saf oyle yuce sevmen gerekiyordu.. ben bunlari hepsini yapabilir miydim? ben bu guce sahip miydim? bir'in bir parcasi olmak daha dogrusu bunun farkinda olmak nasil bir sormluluktu?

ben korktum. hayatimi boyle devam ettiremezdim benim yapmam gereken gerceklestirmem gereken seyler vardi. yuzlerce bahane uydurarak kactim... ama gozden kacirdigim bir nokta: daha dusuk bir farkindaliga asla donulemezdi. ben hala yuva'dan gelen o saf sesi duydugumda minderin uzerinde aglayan bendim, ben 'biz'i unutmamistim, ben hala bir'in o harika ahenginin farkindaydim. ben hala insanlara plandiklari her seyi olaganustu basariyla yerine getirdikleri icin sevinsem de ofkelensem de acisam da her seyden once saygi duyuyordum. cunku bizim bunu istedigimizi unutamiyordum. sevgisiz kaldigimda, kendimi oyle biraktigimda evrenin de ayni seyi hissetigini biliyordum. diger tarafta benim her degisimimin her kabulumun evren tarafindan sevgiyle izlendigini hissedebiliyordum. ben bir'i gormek istememistim ama o beni asla yalniz birakmamisti, eskisi gibi... ben hala o'nlaydim o da benle... biz hic ayrilmamistik... aslinda hic yalniz kalmamistim hem de hic.

yeniden tum gucumle, tum sabrimla, tum cesaretimle, tum bilgimle ve tum sevgimle yine ayni yoldayim... su anda gecirdigim butun evrelere saygi duyuyorum cunku yasamam gerekenler oldugunu biliyorum. yeniden baslamam icin gereken zamani verdikleri icin ve beni sabirla ve butun sevgileriyle bekledikleri icin tesekkur ediyorum.

sizinle olmak, burada paylasmak -ki paylasmak benim eski aliskanliklarimdan biri degil :) - degisime hiz kazandirmak... ben sizinleyim...

Thursday, March 02, 2006

uyanışımın başlarında tanıştığım, etkileştiğim, seneler sonra hala iletişimde kalabildiğim, gelişiminizi gözlemlemekten, geldiğiniz noktaları izlemekten büyük keyif aldığım ve gözlerine baktığımda o derin sevgiyi hissettiğim enerjilersiniz.

2001 yazında başladı benim somut anlamdaki çabalarım. içimde hissettiğim/bildiğim, ama o zamanlar henüz tam ifade edemediğim, amaçlarıma ulaşmak için bilinçsizce içine düştüğüm o derin sorgulama sürecinden evrenin bana verdiği "işte buradan başla" cevabıyla. o zamandan beri kimi zaman artan, kimi zaman düşen bir hızla ilerliyorum. bazen beraber, bazen ayrı yaşanan deneyimlerde fark ediyorum.

5. sene başladı. 2006. 5 derken içim nasıl titriyor bir bilseniz. kasım daki o sınırsız yükselişin ardından belli dünyevi engellerle yavaşlayıp duruldum. ocak taki -deyim yerindeyse- hissizlikten sonra, şubat kendimi dürtme ve kendimi kendime hatırlatma sürecim oldu. nerede durduğumu, önümde daha hangi hedeflerin bulunduğunu yokladım bir. bulduğum cevapları da kelimekoşusunda yazdım zaten.

bu yazıyı yazmamdaki amacıma geleyim şimdi. hedeflerim az çok belli ve bu konularda çalışmaya başladım, henüz teslimiyet ve fobilerin üstüne gidiş konusunda tam bir ilk adım atmamış olsam da, kendimi o noktaya hazırlıyorum "hızlandırılmış bir kurs"la. nerede başladığımı, nereye doğru gittiğimi en iyi bilenler olarak sizlere dönüyorum şimdi. şimdiye kadar hep yanımdaydınız, bundan sonra da aradaki fiziksel uzaklıklara, görünürdeki farklılıklara aldırmadan beraber yol alabilir miyiz? sizi hep ailem olarak gördüm ben. her biriniz farklı farklı noktalarda uyuştunuz benimle. ve güvenim teker teker sonsuz sizlere. bu açıdan önümde açılan bu yeni yolda ve daha önce hiç bu derece derinden hissetmediğim değişimin evresinde, ve daha hiç deneyimlemediğim sınırsız güvenle ilk adımlarımı atmak üzereyim.

belki bu çağrı bu köklü değişimlerin öncesinde kendimi emniyete alma ihtiyacından, belki de kendimde gördüğüm yeni açılımları sizlere anlatmak ve sizlerden de kendinizdeki yansımalarını ve alternatif yolları bana anlatmanızı istememden. ama şu an bilinçli olarak amaçladığım sizin enerjilerinizle ortak çalışmalar yapıp açacağım yeni kapıların dünya ve evren üzerindeki etkisini daha etkili ve köklü kılabilmek. dönemsel yükselişlerim hep oldu ve olmaya devam eder aynı tempoda ilerlersem. benim şu anki amacımsa artık ikili hayatları bırakmak ve özüme uygun olan şekilde günün her anını sevgide geçirebilmek. bu açıdan aynı amaçlara sahip 4 kişilik bir çalışma grubunun istikrarı benim tek başıma haliminkinden daha güçlü olabilir. -ki aslında 4 kişi sınırı da somut örnek olması için verilen bir rakami artıp azalabilir-

-derse geç kalmamak için burada kesmeliyim, cevaplarınızı, samimi geridönüşlerinizi beklerim. bir de hepinizi öperim.-